Sevmediğimiz şey deyince aklımıza herhalde yüzlerce şey, düşünce veya insan gelebilir. Günümüzde birçok kişiden sevmesen de saygı duymak zorundasın şeklinde ifadeler görüyoruz. Bu fikre hiçbir şekilde katılmadığımı söylemek isterim. Olması gereken şey; sevmediğiniz şeye saygı duymak değil, saygısızlık yapmamaktır. Gelin bunun üzerine biraz konuşalım.
Hitler’e saygı duyuyor musunuz?
Sanırım bloğumu okuyan hiç kimse Hitler‘i sevmiyordur. Ama hiç kimsenin de “Hitler’i ve onun düşüncelerini sevmiyor olabilirsin ama saygı duymak zorundasın” dediğini duymayız. Düşünün kaç insan öldürmüş, Dünya tarihinin en büyük katliamlarından birisini yapmış, insanlık dışı deneylere maruz kalmış binlerce insan var. Çıkıp da neyine saygı duyacağız, öyle değil mi?
Pedofiliye saygı duyuyor musunuz?
Hadi bir örnek daha verelim. Japonya’da hala pedofili içeren çizgi romanlar var. Japoncada çizgi romanlara manga adı verilmektedir. Japon halkı kendilerini sapık gibi gösterdiği için bunların yasaklanmasını isterken, kimi kesim de ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmektedir. Hatta şunu diyenler de var; “insanların ne düşündüğüne karışamayız, düşüncelerini eyleme döker ve bir çocuğu taciz eder veya bir çocuğa tecavüz girişiminde bulunursa ceza veririz”. Garip gelmiş olabilir bu fikir size. Ama durum bu.
O zaman tekrar sorayım. Japon hükümetinin pedofili mangalara izin vermesini sevmediğiniz halde saygı duyacak mısınız? O zaman siz de bana şunu sorabilirsiniz; senin de bu durumdan dolayı saygısızlık yapmaman gerekiyor. Evet, haklısınız. Japon hükümetinin bu durumunu tasvip etmiyorum ama bu bana onlara hakaret etme, aşağılama, küfür etme veya fiziksel şiddet eylemi yapma hakkı doğurmaz. Yapmamız gereken onları ikna ederek bu durumdan vazgeçmelerini sağlamaktır.
Dinlere saygı duymak zorunda mıyız?
Gelin işin içine bir de din örneği verelim ki konu netleşsin. Bakınız ben Müslüman bir insanım. Doğal olarak İslam dışında herhangi bir dine inanmıyorum. E bu sebeple de herhangi bir dine karşı sevgi ve saygı da beslemem. Başka dinlere inanan insanların tanrılarına da sevgi falan beslemem mümkün değil. Ama bu onların inançlarına ve şahıslarına kötü şeyler yapacağım anlamına da gelmez. Bunun sebebini birçok şeye dayandırabiliriz. İster ahlak deyin, ister etik değil deyin, isterseniz de başka bir şey. Ama bendeki sebep tamamen dinimin emri üzerine. Çünkü İslam, güzel ahlakı emretmiştir. Ayeti sizle de paylaşayım.
Öncesinde rivayetini anlatayım. Hz. Muhammed müşriklerin putlarını kötülemiş. Müşrikler de peygambere “ya tanrılarımıza sövmeye son verirsin veya biz de senin tanrına söveriz” şeklinde çıkışıyorlar. Bunun üzerine aşağıdaki ayet gelmiş. Diyanet çevirisi ile şu şekildedir:
Benzer başka ayetleri de görebiliriz elbette. Demek ki, affedilmez günah olan Allah’a şirk koşma (ortak koşma) durumunda dahi kişilerin putlarına sövemeyiz. E bu durumda daha hafif olan yukarıdaki günahları işlemiş kişilere hangi gerekçeyle hakaret edeceğiz? Düşünün; Allah şirk koşana da hatta onun putuna da yapmamıza izin vermiyor.
Yani önemli olan saygısızlık yapmamaktır. Kabul edilemez durumları oturup konuşarak çözmeli, duruma gösterdiğimiz tepkiyi şiddet veya terör boyutuna çıkarmamamız gerekir.
Demem o ki; sevmediğim şeye saygı duymak zorunda değilim. Sen duymazsan onlar da senin fikrine duymaz eleştirisi gelebilir karşıt fikir olarak. Gelmesi önemli değil. Önemli olan saygısızlık yapmamasıdır. Bu tamamen bizim için yeterli olmalıdır düşüncesindeyim. Ben bir Müslüman olarak, bir Hristiyan’ın İslam’a saygı duymasını beklemiyorum. Saygısızlık yapmaması benim için yeterlidir. Tıpkı Allah’ın da emrettiği gibi. Kaldı ki nereden geliyor bu saygı duyma zorunluluğu? Ben de bilmiyorum. Toplumda hep böyle bir görüş oluşmuş. Papağan gibi ezberlenmiş ve herkes aynı şeyi söylüyor. Sanırım kimse yeni fikirler duymak istemiyor.
Geçtiğimiz yıllarda bir kişinin sosyal medyada Atatürk’e saygı duymadığını söylediğini görmüştüm. Bir kız da video çekmişti, “hadi bir saygı duymasana” diyordu. Yahu, siz tasvip etmediğiniz her şeye karşı veya kişilere karşı saygısızlık mı yapıyorsunuz? Yazımı güzel ve çok da sevdiğim bir hadisle bitireceğim.
Hadis sahih mi bilmiyorum. Ama Kur’an-ı Kerim‘e uygun. Bu konuyu daha önce kendi kendime istişare etmiştim. Susmak zor olmasa gerek. Bir sonraki yazımda susan kurtulur hadisi üzerine duracağım. Görüşmek üzere.